-
1 dışarı çıkmak
а) сходи́ть по нужде́б) уе́хать за грани́цу -
2 dediğinden dışarı çıkmak
-
3 dili bir karış dışarı çıkmak
си́льно уста́ть, вы́сунуть язы́к (от жары, быстрой ходьбы и т. п.) -
4 dışarı
нару́жу* * *1) простра́нство вне чего-л.; снару́жи, на дворе́, на у́лице; вне, за преде́лами чего-л.dışarı dökülmek — вы́сыпать на у́лицу ( о людях)
dışarıda fırtına artıyordu — на дворе́ бу́ря уси́ливалась
dışarıdan sesler geliyor — с у́лицы доно́сятся голоса́
dışarısı sopuk — на дворе́ хо́лодно
dışarıda yağmur yapıyor — на у́лице идёт дождь
dışarıdan evlenmek — взять в жёны со стороны́ (из другого племени, города, села и т. п.)
gözü dışarıda olmak — а) име́ть жела́ние убежа́ть (откуда-л.); б) смотре́ть на́ сторону ( о муже)
2) заграни́цаdışarıdan almak — а) покупа́ть за грани́цей; б) купи́ть / приобрести́ на стороне́ / в друго́м ме́сте
••- dışarı akma borusu
- dışarı atılmak
- dışarı atım
- dışarı atmak
- dışarı çıkmak
- dışarı çıkmamak
- nezaket kaidelerinden dışarı çıkmamak
- onun sözünden dışarı çıkmaz
- dışarı sarkmayınız!
- dışarı vurmak -
5 dediğinden çıkmak
= dediğinden dışarı çıkmak не послу́шаться кого, не прислу́шиваться (к совету и т. п.) -
6 demek
сказа́ть* * *I1) -i говори́ть, сказа́тьben bir şey demedim — я ничего́ не говори́л
ne dedin? — что ты сказа́л?
2) -e называ́тьbuna ne derler? — как э́то называ́ется?
3) ду́мать, полага́тьkaç yaşında dersiniz? — как вы ду́маете, ско́лько ему́ лет?
••- dediği dedik
- dediğim dedik öttürdüğüm düdük
- dediğim dedik çaldığım düdük
- dediğin
- dost dediğin böyle davranır
- dediğinden çıkmak
- dediğinden dışarı çıkmak
- ana babasının dediğinden dışarı çıkan bu duruma düşer
- dediğine gelmek
- dedi mi...
- saat yedi dedi mi uyanırım
- déme!
- déme
- kımıldanayım déme kurşun yersin
- déme gitsin
- öyle sevindim ki déme gitsin
- demediğini bırakmamak
- demediğini komamak
- demeye getirmek
- demeye kalmamak
- işimiz bitiyor demeye kalmadı herkez ayağa kalktı
- der demez
- o buraya geldi der demez yollar kapandı
- deyip geçmemek
- deyip de geçmemek
- nezle deyip geçmeyin ilerlerse kötüdür
- diyelim
- diyelim ki
- ne dedin de...
- sen ne dedin de bu işe karıştın? II 1.ста́ло быть, зна́чит, сле́довательноdemek siz gelmiyeceksiniz? — зна́чит, вы не придёте?
2.demek oluyor ki... — ста́ло быть, выхо́дит, что...
означа́ть, зна́читьbu para onun için servet demektir — э́ти де́ньги для него́ означа́ют це́лое состоя́ние
-
7 dil
язы́к (м)* * *1) анат. язы́кküçük dil — язычо́к
2) язы́к, речьölü dil — мёртвый язы́к
Türk dili — туре́цкий язы́к
Türk Dil Kurumu — Туре́цкое лингвисти́ческое о́бщество
yazı dili — пи́сьменный язы́к
3) язы́к, язычо́к (замка, колокола и т. п.)4) воен. язы́к, пле́нныйdil almak / tutmak — взять пле́нного
5) геогр. коса́••dil kılıçtan keskindir — посл. язы́к остре́е бри́твы
- dili ağırlaşmakdilin kemipi yok — погов. язы́к без косте́й
- dil ağız vermemek
- dilinin altındaki baklayı çıkarmak
- dilinin altında bir şey var
- dilinden anlamak
- dilini bağlamak
- dilinin belâsını çekmek
- dilinin belâsını bulmak
- dili bir karış
- dili bir karış dışarı çıkmak
- dili çalmak
- dil çıkarmak
- dili çözülmek
- dili damağına yapışmak
- dili damağı kurumak
- dilini değdirmemek
- dillere destan olmak
- dile dolamak
- diline dolamak
- dili dolaşmak
- dillerde dolaşmak
- dil dökmek
- diller dökmek
- dili döndüpü kadar
- dili dönmemek
- dili durmamak
- dile düşmek
- dillere düşmek
- dilinden düşürmemek
- dil ebesi
- dili ensesinden çekilsin!
- dilini eşek arısı soksun!
- dilini fare mi yedi?
- dilini kedi mi yedi?
- dile gelmek
- dile getirmek
- dil kaymak
- dili kaymak
- dilini kesmek
- dile kolay
- dili kurtlu
- dilinden kurtulamamak
- dili kurusun!
- dil otu yemiş
- diline saplam olmak
- diliyle sokmak
- dilini tutamamak
- dilini tutmak
- dili tutuldu
- diliyle tutulmak
- diliyle yakalanmak
- dilinde tüy bitmek
- dilinin uçuna gelmek
- dilinin ucuyla
- dili uzamak
- dil uzatmak
- dili varmamak
- dile vermek
- diline virt etmek
- dili yanmak
- dili yatkın
- dilini yutmak
- dili zifir -
8 söz
1) слово, речь, разговорsözü açılmak — пойти - о речи (о чём-л.)
sözü ağzında bırakmak, sözü ağzından almak — прервать, не давать договорить
sözün ardı boşa çıkmak — все разговоры оказались / были тщетными
sözü ağzına takımak — затыкать рот, не давать возможности говорить
söze başlamak — начать разговор о чём
sözünü esirgememek / sakınmamak — говорить прямо, не выбирая слова, резать правду-матку
söz etmek — а) говорить о ком-чём; б) сплетничать о ком
sözünü kesmek — а) прекратить говорить; б) прервать разговор, прервать чью-л. речь; перебивать кого
söz sözü açar — слово за слово, и пойдёт разговор
sözü tartmak — разговаривать, взвешивая слова
2) слово, обещаниеsöz almak — а) взять слово ( для выступления); б) заручиться чьим-л. обещанием; в) получить положительный ответ семьи невесты
3) слухи, молва••- söz aramızdasöz gümüşse sükût altın — посл. слово - серебро, молчание - золото
- söz atmak
- söz arasında
- sözünü bilmez
- söz bir Allah bir!
- sözünden çıkmamak
- söz dinlemek
- sözü geçer
- söz geçirmek
- sözünü geçirmek
- sözü geçmek
- söz gelmek
- sözüne gelmek
- söz getirmek
- söz götürmez
- söz işitmek
- söz kaldırmamak
- sözde kalmak
- söz kesmek
- sözü kesmek
- sözü mü olur?
- sözü sohbeti yerinde
- sözüm yabana dışarı
- sözüm meclisten dışarı
- söze yatmak
- söz yok!
См. также в других словарях:
dışarı çıkmak — büyük abdest yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dediğinden (dışarı) çıkmak — sözünü dinlememek Dediğimden dışarı çıkarsa kendi bilir … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışarı — is. 1) Dış çevre, dış yer, hariç, içeri karşıtı Dışarıda yağmur yağıyor. S. F. Abasıyanık 2) Kişinin konutundan ayrı olan yer Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı. A. İlhan 3) Yurt dışı Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dili bir karış dışarı çıkmak (veya sarkmak) — koşmaktan, yürümekten ve yorulmaktan çok susamak Koştu koştu da dili bir karış sarktı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
auta çıkmak — sp. top sahadan dışarı çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
taşıkmak — dışarı çıkmak II, 116bkz: çıkmak,tışıkmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
uğramak — e 1) Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak Üç günde yalnız üç vapur iskeleye uğradı. S. F. Abasıyanık 2) Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek Ona kapıdan şöyle bir uğramak isterdim. H. Taner 3) Fırlayarak çıkmak, dışarı … Çağatay Osmanlı Sözlük
SADED HARİCİ — Konuşulan mevzudan dışarı çıkmak. Hududdan dışarı çıkmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
demek — nsz, r 1) Söylemek, söz söylemek Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. B. Felek 2) e Ad vermek Muşmulaya döngel de derler. 3) Bir dilde karşılığı olmak Kamer ay demektir. 4) Herhangi bir ses çıkarmak Küt dedi, düştü. 5) e Herhangi bir kanıya,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tışı — dişi, her hayvanın dişisi; kadın I, 396, 400, 447, 529; II, 102; III, 6, 178, 224, 229bkz:tişi tışıkmak dışarı çıkmak II, 116bkz: çıkmak, taşıkmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini